Düzenleyen:
San Deco
Proje Yöneticisi:
Ünal Özge
Proje Koordinatörü & Küratörü:
Yeşim Hatırlı
Proje Danışmanı:
Binat İletişim & Danışmanlık
Proje Yürütme Kurulu:
Yeşim Hatırlı, Ünal Özge, Banu Binat, Neslihan Şık
Proje Kimliği Tasarımı:
Gül Dönmez
Editörler:
K. Bilge Erdem, Neslihan İmamoğlu
Sergi Röportajları:
Banu Uçak Güneş
Renklerin Büyülü Dünyasına Bir Yolculuk…
Renkler ışığın çocuklarıdır ve ışık onların annesidir.
Johannes Itten
Sadece görsel sanatlar ve mimarlıkta değil, gündelik yaşamımızın da her anını tanımlayan, duygu ve anlam katan renklerin büyülü dünyasına hoşgeldiniz…
CO_DE projemizin öncelikli hedefi, yapı ve tasarım sektörünün farklı paydaşlarına; mimarlara, iç mimarlara, tasarımcılara, mimarlık ve tasarım öğrencilerine, sanatla ilgili diğer disiplinlere ve perakende ürün kullanıcılarına ilham verecek renk paletleri oluşturmak.
Türkiye’nin önde gelen mimarlık ve iç mimarlık ofislerine yaptığımız çağrıyla, 84 değerli tasarımcıdan, bir yapının iç mekânında ya da dış cephesinde uygulanabilecek pano veya duvar grafiği tasarlamalarını ve kullandıkları dört renk ile bir palet oluşturmalarını istedik. Mimarların özgür düşünsel arka planla tasarladıkları bu grafikler için oluşturdukları kendi kartelalarının gerçekten de mimarlık, yapı ve tasarım alanlarının tüm paydaşları için ilham verici nitelikte olduğuna inanıyorum. Sanat ve hayat ara kesitinde hareket etmeye alışkın mimarların, insan algısı, psikolojisi üzerinde etkin ve hayatın tam merkezindeki renk kavramı için ürettikleri bu külliyat nihayet izleyicileriyle buluşuyor.
CO_DE kapsamında üretilen bu değerli külliyat, Türkçe ve İngilizce yayınlananan kitapların yanı sıra üretilen renk paletleriyle de San Deco kataloğunda yer alacak. Dijital ortamda izlenecek sergiyle eşzamanlı olarak yayınlanacak röportajlarda tasarımcılar ürünlerinin arka plan hikayelerini sizlerle paylaşacak. Farklı mecralarda çok ayaklı olarak ele alınan bu çalışmanın ulusal ve uluslararası ortamda geniş bir kitleye ulaşmasını hedefliyoruz.
Bizlerle paylaştıkları değerli tasarımları ile CO_DE’a katkıda bulunan tüm meslektaşlarıma, zihin açıcı ve ilham verici giriş yazısıyla projemize değer katan sevgili hocam Jale Erzen’e, proje yöneticimiz Ünal Özge‘ye, proje danışmanlığını üstlenen ve bu kitabı yayına hazırlayan Binat İletişim & Danışmanlık’a, proje kimliği ve kitap tasarımcımız Gül Dönmez’e, proje lansmanı/sergi açılışı etkinliği ve tasarımcı röportajları moderatörümüz Banu Uçak Güneş’e ve bana bu projeyi hayata geçirme imkânı sunduğu, daha da önemlisi mimarlık ve tasarım ortamına verdiği bu değerli katkı için San Deco’ya teşekkürlerimi sunarım.
Hayatımızın renklerinin hiç solmaması dileğiyle…
Yeşim Hatırlı
Renkler İçimizdedir Önce
İnsanın duygularına dolaysız hitap eden en önemli biçem kuşkusuz RENK. Renk ışığın atmosferde kırılmasıyla oluşuyor ama aynı zamanda kimyasal içerik doğadaki nesnelerin renklerini etkiliyor. Örneğin topraktaki yüksek demir miktarı toprağı kırmızıya çalıyor, bitkilerdeki klorofil ise güneş ışınları ile buluşunca yeşili oluşturuyor. Renkleri farklı şekillerde sınıflandırabiliriz: örneğin soğuk ve sıcak renkler, koyu ve açık renkler, soluk ve canlı renkler, veya kuru ya da yaş görünen renkler gibi. Bu tür sınıflandırma da bize hemen renklerin duygulara nasıl hitap ettiğini ifade ediyor. Açık ve canlı renkleri hüzünlü ya da gizemli olarak anlamadığımız gibi, soluk ve karanlık renkleri de neşeli bulmayız.
Doğada insanın algılayabildiği milyonlarca renk var. Ama bütün bu renklerin özünde 3 temel renk var. Milyonlarca renk bu üç renkten üretiliyor; kırmızı, sarı ve mavi. Gri ise bunların karışımı. Siyah ve beyaz renk sayılmıyor; siyah bütün renklerin tüketildiği, emildiği bir odak ise beyaz bütün renklerin yansıtılarak atıldığı bir alanı ifade ediyor. Ancak, sanat alanında siyah da beyaz da renk olarak değerlendirilebilir.
Tekniğe fazla girmeden kısaca renk üzerinde çalışan önemli iki kişiden söz etmek isterim. 20. yüzyılda iki sanatçı dikkat çekiyor: Bauhaus hocaları Johannes Itten ve Josef Albers. Johannes Itten Bauhaus’ın ilk yıllarında çok etkili olmuş, renklere duygusal olarak yaklaşan, aynı zamanda doğu felsefelerini benimsemiş ezoterik biri. Itten’in Renklerin Sanatı kitabı rengin duygularla ne denli girift olduğunu örneklerle açıklayan bir eser. 1933’te Naziler tarafından kapatılana kadar Bauhaus’ta önce öğrenci sonra hoca olarak çalışan Josef Albers ise Yapısalcılık ve Konkretizm’den esinlenen sanatında daha analitik bir yaklaşım ortaya koyuyor. Almanya’dan Amerika’ya göç ettiğinde önce Rauschenberg, Walter Gropius, John Cage, dansçı koreograf Merce Cunningham gibi öğrenci ve sanatçıların bulunduğu, yenilikçi Black Mountain College’da, sonra Yale Üniversitesi’nde ders veren Josef Albers öğrencileri ile yaptığı çalışmalar sonunda The Interaction of Color başlıklı, renk etkileşimlerini renkli kâğıtlarla örnekleyen çok önemli bir kitap üretti. Bu kitapta, gri gibi nötr bir rengin mavinin yanına konduğunda nasıl pembeleştiğini, aynı iki rengin yanındaki renklere göre nasıl farklılaştıklarını, aynı tonalite ve kroma yoğunluğunda olan iki rengin, örneğin yeşil ve kırmızının yan yana geldiğinde nasıl titreştiğini zira birinin ön plana geçmeye çalıştığını, daha doğrusu gözün iki aynı değeri aynı anda göremediğini sergileyen çalışmalar bulunuyor. Josef Albers ve eşi Anni Albers birlikte, 20. yüzyılın en rasyonel ve analitik, ama aynı zamanda son derece estetik renk tablolarını ürettiler. Josef Albers’ın “Kareye Saygı” serisinde, aynı rengin iç içe farklı tonlarının sıralandığı tabloları son derece geometrik olmalarına karşın heyecan veren işler.
Özellikle Albers’ın bu sade ve tek renk işleri, rengin ne kadar aza indirgense de duygu yüklü olduğunu gösteriyor. Denizde güneşin batışı ve suların pembeye mora boyanması, kış akşamları Ankara semalarının kıpkırmızı renginin yerdeki karlara vurması herkesi heyecanlandıran, herkesin görmeye koştuğu olgular. Neden?
Çünkü renk algılarımızın ve dünya ile ilişkimizin coşkusunu oluşturuyor. Bir kaza ya da ameliyat sonucu renk algısını kaybetmiş insanlarda iştah azalıyor, neşe yok oluyor, yaşam da gördükleri gibi grileşiyor. Bu konuda yapılmış birçok bilimsel araştırma var. Ama bu kadar da uzağa gitmeye gerek yok; güneşsiz renksiz bir günde bizler de biraz durgun oluyoruz, hele bu hava uzadı mı gittikçe hevesimiz kaçıyor. Baharda renkler geri gelmeye başladı mı insanlar da o denli canlı oluyorlar genelde.
Renkleri tarif etmek mümkün mü? Bana maviyi anlat dersem arkadaşım en fazla, gök gibi, deniz gibi diyebilir; kırmızı nasıl anlatılır, ya da yeşil? Yalnızca bunları doğadaki belirtileri ile anlatabiliriz. Ama bu konuda en başarılı olabilenler kuşkusuz şairler. Şairler rengi söylemeden hayal ettirebilirler. Bunu da en iyi kullanan şüphesiz Shakespeare olmuştur. Yeşil ya da sarı bir simanın hastalığı, siyahın kötülüğü, kırmızının kan ve ölümü simgelemesini kullanarak trajedilerine anlam derinliği kazandırmıştır. Örneğin Macbeth oyununda Macbeth ile ilgili sözler ölüm ve kan betimleyen kırmızı ile, şiddet ve kötülük siyah ile sıfatlandırılır. Hastalık sarı ve yeşil bir sima, kıskançlık yeşil, halsizlik beyaz gibi sıfatlarla vurgulanır Shakespeare’de olduğu gibi birçok yazıda.
Renkler yalnızca kroma ile ilgili değildir, ait oldukları maddeye ya da malzemeye göre nitelik kazanırlar. Örneğin biyolojik bir madde olan çiçek petalları ve yaprakları, sanki renk onların içinden dışarıya yayılıyormuş gibi ışıklı bir nitelik taşırlar. Mücevher gibi taşların renkleri de içlerinden dışarı yayılan bir ışık gibidir. Mimarların, kullandıkları malzemelerin renk niteliklerine aşina olmaları ve bu malzemelerin ışık ile hatta ışığın rengi ve açısı ile nasıl değişebildiğine karşı duyarlı olmaları gerekir. Yoksa tasarlanan birçok renk yerine göre değişecek, örneğin çok parlak ve ışık yansıtan bir yüzeyde, hele çok güneşli bir yerde renk niteliklerini tamamen kaybedecektir. Bu nedenle kullanılacak malzemelerin farklı ışıklar altında denenmesi gerekir. Hele, yapıların dış boyaları gibi konularda büyük yüzeylerde kullanılan renkler ufak yüzeylerde kullanılan aynı renklerden çok daha farklı bir şekilde algılanacaktır. Yüzeylerin kaba dokulu, şeffaf, düz olması gibi durumlar renkleri etkileyecektir. Kuşkusuz, ofis ve evlerde kullanılan renkler insanları psikolojik olarak etkileyecektir. Moda olan kahverengi, bej gibi renkler bugün lüks hastanelerde çok kullanılır olmuştur; ancak bu renklerin insanın neşesini ve hevesini kaçırdığını da unutmayalım.
Bu konular belki mimarlardan çok iç mimarları ilgilendiriyor. Ancak duyarlı ve sorumlu bir mimar yapısının birçok özelliği ile ve kullanılan renklerle ilgilenmek durumunda olmalı. Carlo Scarpa ya da Corbusier, Kahn ve Frank Lloyd Wright gibi büyük, sanatçı mimarlar rengi her zaman yapılarının önemli bir unsuru olarak kullanmışlardır. Scarpa bu konuda ileri derecede duyarlıdır. Gerek müze enstalasyonlarında gerek iç mekânları ile birlikte tasarladığı evlerinde ve galerilerindeki renklerde yukarıda sözünü ettiğim, nebatların içten yayıla ışığı gibi bir ışık yaratmaya çalışmıştır. Bunu sağlamak için birçok kez duvar boyalarını özel tekniklerle ve katmanlarla uygulamıştır. Frank Lloyd Wright’ın Racine’deki Johnson Wax binasının ofis kısmındaki açık morumsu renk, yüksek ve ince kolonların yukarı hareketlerini vurgular. Frank Lloyd Wright aynı zamanda, Chicago’daki ofisinde olduğu gibi birçok binasında, pencerelerde renkli camlar kullanmıştır. Bu dekoratif ögeler sadece ışığı kırarak yumuşatmakla kalmaz, aynı zamanda sert çizgilere yumuşaklık getirir. Frank Lloyd Wright’ın Unity Kilisesi’nde sarı ve yeşil duvar renkleri, sarı abajurlar, ince kahverengi çizgiler huzur veren bir armoni yaratır.
Tabii, rengi aynı zamanda ışık olarak düşünmek lazım; yani renk her zaman ve yalnızca bir madde üzerinde olan bir nitelik değil, elle tutulamaz ama görünen, hissedilen ve her şeyi renklere boyayan ışıktır da. Güneşin ve ayın dünyamıza yolladığı renkler bizi neredeyse dünyanın dışına başka alemlere taşır. Göklerin pembelere, morlara, sarılara bürünmesi, suların ay ışığında hülyalara dalması, karın üstünde akşam güneşinin kızıl yansımaları o kadar çok ve çeşitli ki insana sonsuz bir mutluluk vermeye yeter. Bunu çok iyi hisseden mimar Carlo Scarpa birçok müzesinde köşe pencerelerini, içeriye renkli ışık verecek şekilde renkli camlarla örtmüştür. Ya büyük Gotik kiliselerin rengarenk vitrayları, güneş parlayınca yerleri bir kaleydoskoba çevirir. İstanbul’da Süleymaniye Camisi’nde aynı şekilde renkli camlardan süzülen ışık ve Rüstem Paşa Camisi’nin masmavi iç mekânında mavi çinilere vurup yansıyan mavi ışık mimarinin mücevherleri gibidir.
Bu kısa anlatımda vurguladığım gibi renk yaşamımıza duygu veren, eksik olduğunda içimizin karardığı olmazsa olmaz bir unsurdur. Renk dolu kentler insana neşe verir. Kuşkusuz rengi yaşatan ışıktır. Işıklı kentlerde renkler çok daha canlı algılanır. Deniz olan kentlerde denizden yansıyan ışık hem nebatlara hem atmosfere farklı renkler yayar; belki de bu nedenle deniz kıyılarında yaşayanlar sanki daha enerjik ve güler yüzlü olabiliyorlar.
Ama en güzel renk insanların rengi. Renkli insanlar yüreğimizi zihnimizi çeler, bize umut ve neşe verir, bize merak verir… Aniden aşka düşersiniz, renge düşersiniz.
Jale Nejdet Erzen, Ocak 2021
Renklerin İlhamıyla Eşsiz Mekânlar
Renkler, hayatımızın bir parçası. Bazen duygularımızı sessizce anlatır, bazen ilham verir, bazen de mutlu eder. San Deco olarak, renklerin hayatımıza kattıklarını çok iyi biliyoruz. Bu yüzden onların birleştirici gücünü kullanarak CO_DE Color by Design’ı hayata geçirdiğimiz için heyecanlıyız.
San Deco olarak yarım asırlık tecrübemizle boya sanayisi ve mimarlık dünyasına tasarım odaklı inovatif fikirler sunan bir markayız. Kocaeli-Dilovası ve Cezayir fabrikalarımızdaki üretimlerimizle, dört kıtada 40’tan fazla ülkeye yayılan uluslararası pazar gücümüzle özellikle dekoratif boya sektörünün önde gelen markası olduk. Bu öncü duruşu sektöre bakış açımızla elde ettik. Bu yüzden, kurulduğumuz günden bu yana sektöre yepyeni bir dinamizm katmak için çalışıyoruz. Hem toplumun hem de sektörün vizyonunu genişletecek işlerle günden güne büyüyoruz. İşte bu noktada CO_DE Color by Design, San Deco’nun yaptığı en iyi projelerden biri, çünkü modern mimaride estetik algısı her geçen gün değişse de renklerin gücü değişmedi. Biz de renklerin gücünü kavramış bir marka olarak, değerli isimlerin ilham verecek paletleriyle ölümsüz bir kaynağa imza atıyoruz.
Sektördeki değerli tasarımcıların bir araya geldiği ve renk paletleri oluşturdukları bu proje, herkese ışık niteliğinde. Her tasarımcının kendi dünyasından bir renk bıraktığı CO_DE Color by Design, farklı bakış açılarını bir araya getirirken mimarlığın sanatla olan kesişim noktasını ön plana çıkarıyor. 85 tasarımcının 70 proje ile yer alarak oluşturduğu renk paletleri, yapı ve tasarım sektörünün farklı paydaşlarına; mimarlara, iç mimarlara, tasarımcılara, mimarlık ve tasarım öğrencilerine, sanatla ilgili diğer disiplinlere ve perakende ürün kullanıcılarının hayal güçlerine yenilerini katmayı amaçlıyor.
Yeşim Hatırlı küratörlüğünde ilerleyen CO_DE Color by Design, yeni çağa ayak uydurarak bizi öncelikli olarak dijital platformda bir araya getirdi. Sergiler ve çeşitli etkinliklerde bizi buluşturmasını istediğimiz proje, daha çok kişiye ulaşması amacıyla kitap hâline dönüşüyor.
Öncelikle eşsiz fikirlerini sunarak bu projenin hayat bulmasını sağlayan 85 tasarımcıya, küratörümüze, proje danışmanımıza, yönetim
danışmanlarımıza, proje kimliği tasarımcımıza, editörlerimize ve tüm San Deco çalışanlarına bu benzersiz projeyi bizimle birlikte gerçekleştirecek gücü kendilerinde bulup hayallerimize ortak oldukları için teşekkür ediyorum.
San Deco’nun eşsiz projelerinde buluşmak dileğiyle,
Deka Boya Yönetim Kurulu Başkanı – CEO
Gülperi Odabaş